24 Nisan 2016 Pazar

Gülnihāl


Ey sevgili
Karanlıktaki ışıktan geliyorum
Gecenin ortasından sesleniyorum
Daha hızlı gelmeliydim belkide
Daha çabuk olmalıydım sessizce

Ey sevgili
Taze düzgün gül fidanım
Daha bir çocukken kırıldı cesaretim
Çocukken yüreğimden çıkarıldı pembe hayallerim
Gül bahçemden koparıldı gülnihalim

Ey sevgili
Senin gülüşlerinde doğdum
Senin gözlerinde hayat buldum
Senin gül yüzünde gül fidanım
Sensizlikte yanan karanlıktaki ışığım

01:25
19/04/2016

18 Nisan 2016 Pazartesi

İdamlık Mahkum'un Son Sözleri

İdamlık mahkumun son sözleri


İdamlık bir mahkum muyum?
Neyi bekliyorum, ben
Ölmeyi mi? Sevmeyi mi?
Beklemeyi seviyorum belki

Kaçış olmadığını biliyorumdur
Neden kaçım ki, nereye kaçayım
Yıllarca kaçtım, belki bilmiyorum
İdamlık bir mahkum muyum?

Saatlerimi birbirine bağlayan günlerim
Günlerimi birbirine bağlayan yıllarım
Yağlı gerdanlığıma son düğümü kim attı
Hayatım celladın ayaklarında mı? Yoksa

İdamlık bir mahkum muyum?
Neyi bekliyorum, ben
Dar ağacı hazır mı? Cellad
Tabureme bir tekmede sen vur evlad

Korkma canım yanar diye
Bu son gece, son sabah
İmam hazır mı? Cellad
İdamlık mahkum'un son sözleri

03:12
19/04/2016

15 Nisan 2016 Cuma

PARK (Şehr-i Beton İkinci bölüm)

  Öyle bir yerdeyim ki... Şarkı sözü gibi bir giriş oldu. Misyonunu, vizyonunu beğenmediğiniz, sesi güzel bir adamın söylediği şarkı ya da sesini beğendiğiniz, karakter, hal, tavır olarak hoşlanmadığınız birinin söylediği bir şarkı sözü gibi...
   Şu dünyada her şeyi bir köşeye yazdılar mı acaba diye düşünmemek elde değil, siz hiç düşündünüz mü? Benim her zaman aklıma geliyor bu soru hani laf arasında veya bir olaydan önce, sonra hep derler; " Şuraya yazıyorum " nereye, neden yazıyorsun. Unutmaktan mı? Korkuyorsun... Buraya yazıyorum aslında laf olsun diye söylüyorsun o lafı yazmıyorsun unutacaksın eminim unuttun hadi hatırlamaya çalış, şuraya, buraya, oraya, kaç tane laf yazdın. Şimdilerde facebook'a yazıyorsun. Bir güncelleme ile hatırlatıyor sana anılar başlığı altında, bir yıl, iki yıl önce ne paylaştığını gösteriyor. Eskiden paylaşmak elle tutulur bir şeydi. Şimdilerde görünür oldu. Atalarımız bir yere yazdılar mı bilmiyorum ama bir söz vardı. " Sağ elinin verdiğini sol elin görmeyecek " şimdi herkes her şeyi göstermeye çalışıyor demek ki atasözü dinlenmiyormuş keşke yazsalardı dinlenir miydi? acaba...

   Şehr-i Betona indikten sonra istasyonun alt tarafındaki parkta oturuyorum. Park, eskiden çocukların oynadığı salıncak, tahtaravalli, kaydırak, o dönen bir şey vardı, ismini hatırlamıyorum. Onun bulunduğu yer... Ağaçların gölgesinde oturulacak banklar olurdu, anneler oturur çocuklar , koşar, düşer, kalkar, oynardı. Düşmeyi kalkmayı öğrenirdik parklarda, gündüzleri çocukların oyun alanı, akşam üstü aşkların buluşmaları, gece dertlilerin, gece yarısından sabaha sarhoşların yalnızların mekanı parklar...
  Evet parkta bir bankta oturuyordum... Okul üniformalı üç dört genç geldi. " Ağabey çakmağın var mı? " dediler. " Yok" dedim. İlerideki bir bank geçtiler, oturdular, aralarından biri ayrıldı. Sohbetleri; Tokenim yetmedi. Geçen çarı sattım. 5.1 iyi bir silah değil 3.4 yada o dürbünlüyü alsaydın. Yenerdik... Önce anlamadım sonra bilgisayar oyunundan bahsettiklerini söyledi. Yanıma gelen sakallı ceketi yamalı gözleri yorgun adam "Sigaran var mı?"  dedi. Verdim bir tane

Nereden anladın onları dinlediğimi

Adam; Beni görmedin

Peki nereden anladın onları anlamadığımı

Adam; Parka girdiğinden beri seni izliyorum. Önce bir gezdin, parkın içinde... Sonra salıncağı salladın. tahtaravalliye dokundun geldin, oturdun. Düşünceye daldın geçmişe gittin. Çocukları parkta oynarken hayal ettin o kadarda yaşlı görünmüyorsun ama neyini kaybettin.

Çocukluğumdaki çocukluğumu

  Biz adamla konuşurken gençlerin yanına yanlarından ayrılan genç geldi. Sigara ve çakmak çıkartıp, sigara içmeye başladılar...

Adam; Sen ne zaman başladın

Neye

Adam; Sigara

Onlardan büyüktüm

Adam; Bu parkta mı başladın.

Evet

Adam; Üzülme, onlara sende içiyorsun. Neden vermedin çakmağını çocuklara...

Çocuklar çünkü baksana 11-12 yaşlarında hepsi ilerde benim gibi gelip boş parkı seyretmelerini, hani benim sevincim, Hani benim çocukluğum nerede dememeleri için...

Adam; Bak onlar gene diyecekler, çakmağı buldular... Kimse kimsenin hayatına müdahale edemez yaşanması gereken her zaman yaşanır.

Sen ne yapıyorsun burada

Adam; Sen ne yapıyorsan onu

Ben çocukluğumu arıyorum

Adam; Bende

Neden

Adam; Şimdi çocukluğumu arama zamanım

Kaç yaşındasın

Adam; 45 sen

22, Çocukluğunu çocuklarınla tekrar yaşana sana

Adam; Onunda zamanı gelir

Sende zaman takıntısı var herhalde

Adam; Bilmem zaman hem çok büyük hem çok küçük bir şey

Her şeyin zamanı var diyorsun

Adam; Var elbet her şeyin zamanı var... Yaşamanın, sevmenin, gülmenin, ağlamanın,

Ölmenin...

Adam; Ölmenin mi? Onunda zamanı gelecek

Adam Sigarasından bir nefes aldı. Çocuklar bağırmaya başladı. İlerden başka bir arkadaşları hoca diye bağırdı... Sigaraları attılar kaçtılar... Adam tebessüm etti sigarası bitti gitti.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Yazan Kalem


      Herkesten bir cümle istemişti hikayenin devamı için öğretmen 15 öğrencili bir sınıftı...
 Herkes tahtadaki hikaye'ye bir cümle ekleyerek devam ediyordu. Alnı açık kahverengi gözlük  çerçevesi ve kravatı gevşemiş öğretmen sırası ile öğrencilerin kağıda yazdığı cümleyi okuduktan  sonra yanındaki öğrenciye veriyordu kağıdı yedinci sıradaki öğrenci başladı yazmaya

     Ve şöyle seslendi, elleri nasırlı adam;
   " Buğulu bir pencere kenarında ölümü beklemek gibiydi, seni beklemek..."
    Yaşlı  kadının gözlerinden bir damla......

  Öğretmen "Ne yapıyorsun bir cümle dedim. Sana" dedi.
Öğrenci; "Bir cümle yazıyorum. Hocam! Daha nokta koymadım. Virgül, noktalı virgül, tırnak işareti ve üç nokta kullandım. Siz bize bir cümlenin bitmesi için nokta koymamız gerektiğini söylemiştiniz."
Öğretmen; " Hayır O  değil " derken

Yazarın kafası karıştı bu tartışmayı nasıl sonlandıracağım nereye bağlayacağım diye düşünürken

Kalemin mürekkebi bitti. Tartışma bitti. Yazı bitti.

Demek ki bir cümleyi bittirmek için noktaya değil, bir kaleme hatta yazan bir kaleme ihtiyacınız vardır.

10 Nisan 2016 Pazar

Bir Tür öğüt Kime?



İstesen de konuşamazsın bazen
Bazense istemesen de konuşursun
Hayat işte sana sormaz ne istediğini
Kazanırsan ben kazandım dersin
Kaybedersen hayat dersin

Yapma denileni yapar
Yasak meyvenin peşinden gidersin
Bazen kader bazen hayat işte
Gerçeğin peşinde koşarken
Hakikati kaybedersin

Arayışın ne olduğunu
Ne aradığını bilemeden
Yada ne kaybettiğini
Nokta dizisindeki doğruyu
Bulmaya çalışırsın

03:30
02/04/2016

Gözlerine Yandım



  Gözlerine yandım yar senin
  Bir türkü tutturdu dilim
  Gözlerine yandım yar ben senin

Yokluğun cehennem olsa da
Gözlerin cennet senin
Gül bahçesinde aradığım
Tek gülsün sen benim

Gözlerine yandım yar senin
Bir türkü tutturdu dilim
Gözlerine yandım yar ben senin

Yüzünü görmesem bile
Kaderimsin sen benim
Sen beni bilmesin bile
Gözlerine yandım yar senin

Yokluğun cehennem olsa da
Gözlerin cennet senin
Yüzünü görmesem bile
Kaderimsin sen benim

01:20
02/04/2016

Herkes Gibisin


Artık sende herkes gibisin
Aynada eksik çölde serapsın
Sen, seni düşünmek nasıl bir şey biliyor musun
Gözümü yakan sigara dumanı kadar acı veriyor

Sen artık herkes gibisin
Bense bazen yaşayan senim
Sen mutlusun gülüyorsun
Bense akmayan bir gözyaşıyım

Artık sen herkes gibisin
Yok olan var olan herkes gibi
Öldürdüğüm yaşattığım herkes gibi
Bense gözyaşım da sakladığım senim

01:35
08/04/2016

Kadın


Gecenin karanlığına yürüyen bir kadın
Yalnız kalmak mı istiyorsun kadın
Yoksa yalnız olduğun için mi yürüyorsun
Ellerin neden cebinde hava mı soğuk

Karanlığın içinde yürüyorsun kadın
Ben özgürüm mü diyorsun
Ben yalnızım mı diyorsun
Ben korkmuyorum mu diyorsun

Gecenin Karanlığına yürüyen kadın
Acılarını avucunun içine almış
Gözlerinde hüzün kokan geçmişi
Geleceği yük etmiş omuzlarına

02:50
08/042016

Adıma deli derler Varlığıma hiç


   Seni okumadıktan sonra, ne önemi var, yazmanın.
   Seni anlatmadıktan sonra, ne önemi var, duymanın
   Senle başlayan bir cümle kurmadıktan sonra, ne önemi var, dilin
   Senle başlamadıktan sonra güne, ne önemi var, güneşin

İşte böyle yayla güzeli hep ismini söyleyemediğim sen yada sizsin hayatımda
Oysa ki ne güzel yakışırdı biz kelimesi dudaklarına, gerçi bence yakışırdı değil mi?
Yakıştı da hani sadece benim duyduğum biz kulaklarıma

Aşksa sana hissettiklerim
Yankılanır tüm yer ve gökyüzünde aşk dizeleri
Kimse duymaz belki eksikliğimi anlatığım mısraları
Adıma deli derler varlığıma hiç
Kimse sormaz bu hiçi kim deli etmiş diye

Ben düşünmem kimler ne der diye severim sevdiğimi bilmeden
Sorarsalar sevdiğin var mı diye var derimde kimse anlamaz sen olduğunu

Kimse sevmez seni benim gibi, sevdiğini bile bile
Adıma deli derler varlığıma hiç kimse sormaz deliyi kim hiç etmiş diye

İşte böyle yayla gülü, ne kadar anlatmak istemesem de seni
Kurduğum cümleler içtiğim su bile anlatıyor seni
Ne kadar görmek istemesem de seni
Göz kapaklarıma çizmişim resmini

İşte böyle yayla güneşi, ne kadar ısıtmasan da teni mi,
Yüreğim yangın yeri...

Seni düşünürken, içtiğim, sigara bitiyor
Seni yazarken, kalemin mürekkebi, bitiyor
Sen bitmiyorsun ya, seni bir daha seviyorum

02:15 11/03/2016

Bir Garip Yolcu


     Dalmışken kendi dünyamdaki bataklığın ortasına, Bir ezan sesi duydum.
     Biri geldi, Selamın Aleyküm diyerek
     Alyeküm selam dememi beklemeden oturdu, yanımdaki ağacın gölgesine
     Ne yapıyorsun pisliğin içinde dedi
     Ne pisliği dememi beklemeden çıkardı sigarasını yaktı çakmağını
     Altın mı arıyorsun cüzdan mı düştü dedi
     Yok ben sadece dedim kesti sözü mü, tebessüm ederek;
     Şifa mı arıyorsun sızlayan kemiklerine dedi.

Nereden anladı kemiklerimin sızladığını şakaklarına ak düşmüş bıyığı sigaradan sararmış, elleri nasırlı, şalvarı yamalı, çorabı delik çoban kılıklı adam...

Düşünme beni ne çobanım ne hızır bir garip yolcuyum çelebi evliya torunuyum yolum yolsuzların yolu arayışım hak yolu... Rüyamda gördüm bir peygamber soyu...
Bir ses duydum seyahat ye Resul-Allah diye... Gezdim diyar diyar o sesi bir daha duyayım diye.

Ne anlatıyor bu adam Allah Allah çatık....

Ben konuşurum sen duyma beni dünya hali evlat yaşayanlar görmez beni
Yeter artık çıkma vakti...

Allahım... Ne oluyor... Anne Anne Baba Baba Mehmet Gardaşım Hey kimse yok mu? Sen yardım etsene çıkamıyorum?

Geç kaldın evlat İkinci ezan okunuyor... Eee Ömür dediğin iki ezan değil mi zaten...

02:01 18/03/2016

Şizofrenin Dostu


     Hani yazmayacaktın... Dayanamadın değil mi? İki cümle, bir acı kahve yetti mi, kalemi eline almana... Bir de sabırlıyım dersin. Belki evet sabırlısın, ama hangi konularda, sabırlı olduğun kadar acelecisinde, insanların koşturmasından telaşından dem vururken kendi aceleciliğin hiç gelmiyor, gözünün önüne yaz hadi yaz ne saçmalayacaksın gene acaba...

     Yoksa gene kendine mi yürüyeceksin. Senin olmayan hayallere mi dalacaksın. Kendine hakaret edip bundan zevk mi alacaksın ne sövdüm be diyerek böbürlenecek misin. Gerçi hep sövüyorsun, ama icraat yok anca serzenişt, isyan, yakınma peki ne yapıyorsun. İsyanını bastırmak, yakınmamak için ne yapıyorsun. Küçük bir sevginin arkasına saklanmış kendini dağ delen Ferhat çöl aşan Mecnun sanıyorsun.

     Saklanmasaydın, o sevginin arkasına şimdi koca yürekli bir sevdan olurdu. Esrarlı gözlerin yerine... Adını duyduğunda sağır olan kulakların gördüğünde far görmüş tavşan gibi kalan gözlerin... Yüzünde acı verici bir mutluluk yerine kalbinde koca bir aşk yatardı.


Ne oldu, zoruna mı gitti söylediklerim... Gerçi dediğin gibi; Sevdiğini tırnak içinde sevdiğini bilmek zor değil mi?

Bir de cakas atarsın yok yere insan sevdiğinin mutlu olmasını ister diye mutlu olsana o zaman gül, gül sene gül hadi... Seni yalancı pislik söyledikleri ile yaşadıkları, düşünceleri ve duyguları birbirine karşı olan bilimde hayvan gerçekte insan hakikatte ruh olan varlık...

Ölmek mi istiyorsun... Yak bir sigara daha yak... Özledin mi kardeşlerini yüzünü unuttuğun kardeşini... Hakkını helal etmediğin tekrar görüşeceğiz dediğin kardeşini mi özledin. Nerede olduklarını düşünmeden yaşadığın aklına gelince üzüldüğün kardeşlerin.
Bir de bazen sadece yaşarız... Diyorsun değil mi sen, gerçi o da doğru bazen yaşıyorsun. Onun dışında hiç...

02:55 05.04.2016

Köpeğin Gözünden Dünya

Köpek kulübelerinde ölen insanlar var. Bir it dalaşı bu gardaş, Senin kuyruğun kısa, benimki uzun mu ? Hangimiz bu bahçanın sahibiyiz ki bu neyin kavgası? Sen sokak köpeği, ben süs köpeği; senin kulüben havuz kenarında, benimki bağ evinde mi? Köpek Kulübelerinde ölen insanlar var. Bir it dalaşı bu gardaş, seni yaratan, beni yaratan farklı mı? Hangimiz bu sürünün sahibiyiz ki bu neyin kavgası? Senin yediğin kuzu, benim yediğim kuru ekmek. Biz kimi doyuruyoruz? Senin kulüben malikhane, benimki dağlar mı?