15 Nisan 2016 Cuma

PARK (Şehr-i Beton İkinci bölüm)

  Öyle bir yerdeyim ki... Şarkı sözü gibi bir giriş oldu. Misyonunu, vizyonunu beğenmediğiniz, sesi güzel bir adamın söylediği şarkı ya da sesini beğendiğiniz, karakter, hal, tavır olarak hoşlanmadığınız birinin söylediği bir şarkı sözü gibi...
   Şu dünyada her şeyi bir köşeye yazdılar mı acaba diye düşünmemek elde değil, siz hiç düşündünüz mü? Benim her zaman aklıma geliyor bu soru hani laf arasında veya bir olaydan önce, sonra hep derler; " Şuraya yazıyorum " nereye, neden yazıyorsun. Unutmaktan mı? Korkuyorsun... Buraya yazıyorum aslında laf olsun diye söylüyorsun o lafı yazmıyorsun unutacaksın eminim unuttun hadi hatırlamaya çalış, şuraya, buraya, oraya, kaç tane laf yazdın. Şimdilerde facebook'a yazıyorsun. Bir güncelleme ile hatırlatıyor sana anılar başlığı altında, bir yıl, iki yıl önce ne paylaştığını gösteriyor. Eskiden paylaşmak elle tutulur bir şeydi. Şimdilerde görünür oldu. Atalarımız bir yere yazdılar mı bilmiyorum ama bir söz vardı. " Sağ elinin verdiğini sol elin görmeyecek " şimdi herkes her şeyi göstermeye çalışıyor demek ki atasözü dinlenmiyormuş keşke yazsalardı dinlenir miydi? acaba...

   Şehr-i Betona indikten sonra istasyonun alt tarafındaki parkta oturuyorum. Park, eskiden çocukların oynadığı salıncak, tahtaravalli, kaydırak, o dönen bir şey vardı, ismini hatırlamıyorum. Onun bulunduğu yer... Ağaçların gölgesinde oturulacak banklar olurdu, anneler oturur çocuklar , koşar, düşer, kalkar, oynardı. Düşmeyi kalkmayı öğrenirdik parklarda, gündüzleri çocukların oyun alanı, akşam üstü aşkların buluşmaları, gece dertlilerin, gece yarısından sabaha sarhoşların yalnızların mekanı parklar...
  Evet parkta bir bankta oturuyordum... Okul üniformalı üç dört genç geldi. " Ağabey çakmağın var mı? " dediler. " Yok" dedim. İlerideki bir bank geçtiler, oturdular, aralarından biri ayrıldı. Sohbetleri; Tokenim yetmedi. Geçen çarı sattım. 5.1 iyi bir silah değil 3.4 yada o dürbünlüyü alsaydın. Yenerdik... Önce anlamadım sonra bilgisayar oyunundan bahsettiklerini söyledi. Yanıma gelen sakallı ceketi yamalı gözleri yorgun adam "Sigaran var mı?"  dedi. Verdim bir tane

Nereden anladın onları dinlediğimi

Adam; Beni görmedin

Peki nereden anladın onları anlamadığımı

Adam; Parka girdiğinden beri seni izliyorum. Önce bir gezdin, parkın içinde... Sonra salıncağı salladın. tahtaravalliye dokundun geldin, oturdun. Düşünceye daldın geçmişe gittin. Çocukları parkta oynarken hayal ettin o kadarda yaşlı görünmüyorsun ama neyini kaybettin.

Çocukluğumdaki çocukluğumu

  Biz adamla konuşurken gençlerin yanına yanlarından ayrılan genç geldi. Sigara ve çakmak çıkartıp, sigara içmeye başladılar...

Adam; Sen ne zaman başladın

Neye

Adam; Sigara

Onlardan büyüktüm

Adam; Bu parkta mı başladın.

Evet

Adam; Üzülme, onlara sende içiyorsun. Neden vermedin çakmağını çocuklara...

Çocuklar çünkü baksana 11-12 yaşlarında hepsi ilerde benim gibi gelip boş parkı seyretmelerini, hani benim sevincim, Hani benim çocukluğum nerede dememeleri için...

Adam; Bak onlar gene diyecekler, çakmağı buldular... Kimse kimsenin hayatına müdahale edemez yaşanması gereken her zaman yaşanır.

Sen ne yapıyorsun burada

Adam; Sen ne yapıyorsan onu

Ben çocukluğumu arıyorum

Adam; Bende

Neden

Adam; Şimdi çocukluğumu arama zamanım

Kaç yaşındasın

Adam; 45 sen

22, Çocukluğunu çocuklarınla tekrar yaşana sana

Adam; Onunda zamanı gelir

Sende zaman takıntısı var herhalde

Adam; Bilmem zaman hem çok büyük hem çok küçük bir şey

Her şeyin zamanı var diyorsun

Adam; Var elbet her şeyin zamanı var... Yaşamanın, sevmenin, gülmenin, ağlamanın,

Ölmenin...

Adam; Ölmenin mi? Onunda zamanı gelecek

Adam Sigarasından bir nefes aldı. Çocuklar bağırmaya başladı. İlerden başka bir arkadaşları hoca diye bağırdı... Sigaraları attılar kaçtılar... Adam tebessüm etti sigarası bitti gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder