Ne zamandır yolda olduğunu
bilmiyorum, fakat uzun zaman olduğu belliydi. Yorgun ve susamıştı dinlenmeye
ihtiyacı vardı. Bu dağ başında ne arıyordu acaba…
Biran
durdu. Kuş cıvıltılarını, rüzgârı, birbiri ile konuşan yaprakları dinlendi. Güneşli
havalarda toprakla su ile bütünleşen kanatlı dostlarım gibi uzandı toprağa, gözlerini
kapattı yüzünde yavrusu kaybeden bir köpeğin kedinin ceylanın kuşun hüznünü
vardı. Milyonlara kuşu ağırlayan, gölgesinde yüzyıllardır bizleri bir misafir
gibi eden, çınarı ve onun yorgun gövdesinde doğal bir nedenle oluşan bir ini
andıran, kovuğunu fark etti. Önce şaşırdı. Yavaş yavaş etrafında gezdi çınarın
köklerine dallarına iyice baktı. Sonra kovuktan içeri girdi yuvasına girer
gibi…
Kalabalıkların,
toprağı olmayan ağaçları kesilen, gürültü ile hareket eden şeylerin, hep bir
telaş içinde koşturan insanların, uzun taş yığınlarının arasından yerden
gökyüzü kadar uzaktaki bu yeri sadece ben ve arkadaşlarım biliyorduk insanlar
uzaklaştığımız yerdi burası peki bu insan neden gelmişti ne arıyordu burada…
Gece olduğunda toplandık arkadaşlarla baykuş gözcülük yapıyor bizde bu insanın
neden geldiğini tartışıyorduk. Silahı yoktu simsiyah sakalı, birbirine girmiş
saçları, yolda gelişi güzel bulduğu bir sopası, gözyaşlarını biriktiren mistik
bir tavrı ile kendinden ağır bir çanta ile yolunu kaybetmiş bir gezgin miydi?
Öyle olsa elinde küçük siyah bir şey olur yüksek bir nokta arar o şeyi kulağına
götürüdür. Ateş yakar haber vermeye çalışırdı. O geldiyse diğer insanlarda
gelir. Belki avcıların önden gönderdiği bir keşifçi, belki bir kaçak suçlu,
belki elinde silah yok, fakat çantasında burayı yok edecek fikirleri var
bilemezdik. Herkes fikrini söyledikten
sonra onu kokutup kaçırmaya karar verdik…
Sabah
ağacın kovundan çıktığında güneş daha doğmamıştı. Gece çıkardığımız seslerden
ve inin etrafındaki izlerden. Daha önce kurda saldıran çakalın ölüsünden
korkmadan etrafına baktı. Derin bir nefes aldı, öksürmeye başladı öyle ağır
öksürdü ki dizlerinin bağ çözüldü sendeledi. Sonra sanki temiz hava yaramadı
der gibi tebessüm edip yürümeye başladı. Orta yaşlı iki kavak boyu kadar
yürüdükten sonra su kaynağımızı buldu. Önce içti sonra etrafına baktı sanki
bizim onu izlediğimizi hissediyordu. Daha önceleri başka insanlarda görmüştüm
bu insan onlara benzemiyordu. Bulduğu bir ağaca cebinden çıkardığı bir ip
bağladı geri döndü. Tam tahmin ettiğim gibi bölgesinin belirlemeye başlamıştı.
Buraya başka insanları toplayacaktı. Anlamadığım ise başka insanları şimdiye
dek ağaçlara zarar verir, dal toplar ve ateş yakardı. Bulduğu bu suya
kıyafetleri ile girer içilmez hale getirirdi. Bu insan sadece bakıyordu. Ve
geldiğinden beri bize saldırmadı.
....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder