2 Mayıs 2016 Pazartesi

Saklı Olanı Bulmak


      Başkası olmak gibi, bilmediğin tanımadığın biri başkası işte sen değilsin...

Eksik bir parçan var şu dünyada ve sen hep o parçayı arıyorsun. Aslında gözlerinle, duruşunla, konuşmanla parçayı bulduğunu düşündüğün anda değişmeye başlıyorsun başkası oluyorsun. Konuşman, bakışın, duruşun, değiyor... Fark etmiyorsun bunlar olurken, acele ediyorsun. Tamam diyorsun bu benim eksik olan parçam bu... O parçayı oldurmak için değişiyorsun, inceliyor, bükülüyor, kırılıyor, kırıyorsun ama olmuyor o parça sana uymuyor ve sen hala eksik kalıyorsun.

Rahman öğle ince düşünmüş ki aslında senin o parçayı bulmaya çalışman ya da bulduğunu sanman hep bir sınav olduğunu fark etmen için hazırlanmış bu dünya... Sen kendini eksik sanıp tam olmaya çalışmak yerine o eksikle yaşamayı öğrenmelisin aslında o zaman tam oluyorsun ve şunu söylemelisin kendine; kime göre eksiğim. Sen tamsın, kendini tanımalısın. Başkası olmaya çalmaktır o eksikliği tamamlamaya çalışmak, ama dediğim gibi sen eksik değilsin ki zaten...

Aslında tüm mesele tanımlamakla alakalı klişe bir soru vardı hani bardak dolu mu, boş mu? Eğer sen bardağı tanımlarken boş kısmı görüyorsan sen eksiksindir. Dolu kısmı görüyorsan resmin tamamına bakmıyorsundur. Sen bardağı tanımlarken yarım dersen tamamsındır. Kendini o bardağın yerine koyup öğle tanımlamalısın. Aşkı aramak yanında birinin varlığını hissetmek istiyorsan, görmediğin şeyi yok sayarak bunu yapamasın. Aradığın şey sende saklı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder