7 Mayıs 2016 Cumartesi

‪‎Öz çekimle yapılmış bir ÖZ eleştiri

    Sahte hesaplarda sahte aşklar peydah olmuş... Hanımlar yazdıkları ile Leyla, Beyler beylik lafları ile Karacaoğlan... Sanal bir alemde üç harfli bir kelime dolanır. Mecnun gönlünde Ferhat'ın elinde yaradır. Herkes sevmiş, herkes yaşama kimse ölmemiştir. Bir destan yazar klavyeler, bir destan paylaşır fareler, kediler mi? Köpeklerin oyuncağı olmuş süt kokan ağızları ile... Sahte hesaplarda sahte aşklar peydah olmuş... Paylaşımlarda kıyamet alametleri gönüllerde 7 büyük günah var mı 10 emri hatırlayan... Kimi Türk, kimi İngiliz, kim Fransız herkes Amerikan... Hep bir arayış gözlerde, yürekler feryat figan, yaşıyoruz yine de ellerde Rabia dillerde Kuran...

Sahte hesaplarda dünya düzeni

Sahte hesaplarda düşünce özgürlüğü

Sahte hesaplarda profiller siyah

Sahte hesaplarda paylaşımlar gökkuşağı

Düşünme sen kim bu ne diyor diye... Okumaya üşendiğin için geldik bu hale... _______________________ ‪#‎siyahpanjur

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Aynadaki konuşan Adam


Saklanmıştı aşk varlığımın en gizli noktasına
Arayışım amaçsız bir koşturmacaydı belki
Gözlerim en uzak noktalara dalmıştı belli
Gelecek diyordu düşünceleri gelecek

Saklanmıştı aşk yokluğumun en gizli noktasına
Hissetmek lazımdı boşluğu bulmak için
Duymak gerekiyordu sessizlikteki çığlığı
Geçmiş diyordu acılarım geçmiş

Saklanmıştı aşk ruhumun en gizli noktasına
Ne varlığımı hissede biliyordum nede ruhumu
Ne boşluğu göre biliyordum nede ruhumu
Şimdi diyordu yansımam şimdi

Bakmak lazım varlığı hissetmek için aynalara
Görmek lazım aynalardaki boşluğu
En gizli nokta neresiydi acaba
Saklanmıştı aşk aynalardaki hissedemediğim boşluğa

Saklı Olanı Bulmak


      Başkası olmak gibi, bilmediğin tanımadığın biri başkası işte sen değilsin...

Eksik bir parçan var şu dünyada ve sen hep o parçayı arıyorsun. Aslında gözlerinle, duruşunla, konuşmanla parçayı bulduğunu düşündüğün anda değişmeye başlıyorsun başkası oluyorsun. Konuşman, bakışın, duruşun, değiyor... Fark etmiyorsun bunlar olurken, acele ediyorsun. Tamam diyorsun bu benim eksik olan parçam bu... O parçayı oldurmak için değişiyorsun, inceliyor, bükülüyor, kırılıyor, kırıyorsun ama olmuyor o parça sana uymuyor ve sen hala eksik kalıyorsun.

Rahman öğle ince düşünmüş ki aslında senin o parçayı bulmaya çalışman ya da bulduğunu sanman hep bir sınav olduğunu fark etmen için hazırlanmış bu dünya... Sen kendini eksik sanıp tam olmaya çalışmak yerine o eksikle yaşamayı öğrenmelisin aslında o zaman tam oluyorsun ve şunu söylemelisin kendine; kime göre eksiğim. Sen tamsın, kendini tanımalısın. Başkası olmaya çalmaktır o eksikliği tamamlamaya çalışmak, ama dediğim gibi sen eksik değilsin ki zaten...

Aslında tüm mesele tanımlamakla alakalı klişe bir soru vardı hani bardak dolu mu, boş mu? Eğer sen bardağı tanımlarken boş kısmı görüyorsan sen eksiksindir. Dolu kısmı görüyorsan resmin tamamına bakmıyorsundur. Sen bardağı tanımlarken yarım dersen tamamsındır. Kendini o bardağın yerine koyup öğle tanımlamalısın. Aşkı aramak yanında birinin varlığını hissetmek istiyorsan, görmediğin şeyi yok sayarak bunu yapamasın. Aradığın şey sende saklı...