Hani Hep ilk Adımı Attıktan sonra gerisi gelir derler ya...
Bence O ilk nefesi ilk nefesi aldıktan sonra gerisi gelir. Dünya'ya geldiğinde ilk an ebe popona şaplağı basar ve ağlarsın, ağlamasan sıkıntı vardır. Aslında o şaplakla ağlamasın, o şaplak yiyeceğin binlerce şamarın ilki ve en tatlı olanıdır.
Sen ilk nefesi aldığın için ağlarsın. Oksijen ciğerlerini yakmış ve canın yanmıştır nefes almanın bedelini canının yanması ile ödemişsindir. Sonra yıllar geçer büyürsün ve bir çift göz, sana rana gelen bir çehre görürsün... Nefes alamıyorum dersin. O gözleri o çehreyi bir daha görmeden nefes alamasın. Fakat onu görüp her nefes aldığında Dünya'ya gözlerini ilk açtığın günkü gibi canın yanar. Ciğerlerini oksijenle değil onunla doldurursun. Yaşaman için ona ihtiyacın vardır. Acı çekmek içinde...
Peki, sen yaşamayı mı sevdin, acıyı mı, yoksa yoksa onu mu?
Bu soru senin kafanı kurcalarken, etrafındakiler senin varlığından duygularından düşüncelerinden habersiz, fakat senin geleceğin üstüne planlar yaparlar sana bir yaşam çizgisi belirlerler...
Sen o çizginin dışına çıkmak için planlar yapar ve kendi yaşam çizgini belirlersin çizgiler arasında kaybolursun hayatının sonlarına geldiğinde şöyle bir geriye dönüp bakar. Arkanda ya bir küf yığını yada bir ambar dolusu anı bırakırsın. Çocukların o ambardan aldıkları anılar ile ya yel değirmeni ile savaşan Don Kişot, olmayan bir Robin Hood, efsanevi bir Dede Korkut, gerçekle hakikat arasına sıkışmış bir Kürşad olma yolunda yeni bir çizgi çizerler, senin yanış bedeninden aldıkları kömürle...
Ve hiç kimse o son çizgiye ufukta her sabah, her akşam beliren ölüm çizgisine bakmadan yaşamaya devam eder.
Peki ya bakanlar dersen "O çizgiye bakanlar bu Dünya'ya hiç gelmediler'"
Bu soru senin kafanı kurcalarken, etrafındakiler senin varlığından duygularından düşüncelerinden habersiz, fakat senin geleceğin üstüne planlar yaparlar sana bir yaşam çizgisi belirlerler...
Sen o çizginin dışına çıkmak için planlar yapar ve kendi yaşam çizgini belirlersin çizgiler arasında kaybolursun hayatının sonlarına geldiğinde şöyle bir geriye dönüp bakar. Arkanda ya bir küf yığını yada bir ambar dolusu anı bırakırsın. Çocukların o ambardan aldıkları anılar ile ya yel değirmeni ile savaşan Don Kişot, olmayan bir Robin Hood, efsanevi bir Dede Korkut, gerçekle hakikat arasına sıkışmış bir Kürşad olma yolunda yeni bir çizgi çizerler, senin yanış bedeninden aldıkları kömürle...
Ve hiç kimse o son çizgiye ufukta her sabah, her akşam beliren ölüm çizgisine bakmadan yaşamaya devam eder.
Peki ya bakanlar dersen "O çizgiye bakanlar bu Dünya'ya hiç gelmediler'"
İşte her şey böyle başlar başta ne yazacağım diye kafanın içinde dönüp duran düşünceler kalemi eline aldıktan sonra yazdıkların ve kalemi bıraktıktan sonra ne yazdığını okuyanlar...
Yaşamak gibi tek fark doğmadan önce düşünür müsün bilmem, fakat doğduktan sonra düşünürsün kesin, gerçekten yaşarsın, ölümün ise tek hakikat, sonra arkandan konuşurlar "ne yaşadı be"...
Lakin kimse demez "Ne yaşayacağız be"...
Diyenler mi? "Onlar bu Dünya'ya hiç gelmediler"
Yaşamak gibi tek fark doğmadan önce düşünür müsün bilmem, fakat doğduktan sonra düşünürsün kesin, gerçekten yaşarsın, ölümün ise tek hakikat, sonra arkandan konuşurlar "ne yaşadı be"...
Lakin kimse demez "Ne yaşayacağız be"...
Diyenler mi? "Onlar bu Dünya'ya hiç gelmediler"
________________________________________________________ #Siyahpanjur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder